Şairler | Şiirler

Kuş Yuvası

sen ? kırmızı başlıklı kız ? masallarıyla büyümüşsün kuş yuvası
ünlü bir diplomat hastanesinde doğmuşsun özenle itinayla
ve etrafında koşuşmuş hemşireler doktorlar
kibar doğum yapmış sayın hanımefendi anan
teşhis sezeryan
yirmi derece oda sıcaklığı
eczanede satılan vitaminli mamalar
hazır markalı bezler dantelli sarıp sarmalar
pilli bebek oyuncaklarresimli dezektenfe biberonlar
( höllük nedir bilmezsin sen )
son model yatak odalarında kurulmuşsun kundağına
yeni yetme müzik dinlemişsin kat kat set teypler eşliğinde
taşradan göçmüş özenti az maaşlı al yazmalı gündelikçi
bakıcından
( benimse şeytan kulağına kurşun dökülür gibi
yanık güneydoğu ninnisi akıyor yanağımdan )

ezan okunmamış kulağına mesela
su çekmemiş anan kara kışta kör kuyudan
sekiz kardeşin hiç olmamış senin
ucunda yarası kabuk tutmuş
kuru memelere saldıran

bir tek ? kırmızı başlıklı kız ? masallarında
kocaman dişli kurt ısırırmış rüyanda seni
uyandırmışsın tatlı sıcacık uykularından
sözde koşup gelirmiş evin ahalisi
ve bütün gece ah vahlarla
-ateşi çıkmış mı acaba diye sana ayrılırmış zaman

dağları ise ilkokulda öğrenmişsindir kesin
duvara asılmış süslü kabartma haritalardan

bana köylü çocuğu demişler
atamın -milletin efendisi dediği
sen ise pikniğe gidermişsin okul aile birliğinin
fakir çocuklara düzenlediği lions usulü kokteyl piyangolardan
onbeş tatillerde uludağ sefası oteller kayaklar
yazları kemer`de kamplar plajlar bikinili mayolar
( ben övendere desem gülecekler en iyisi mi susmak )

asla iki köy arası dört kilometre yol yürümemişsin hayatında
otomatik klimalı özel servislerin varmış senin
sabahları götürüp akşamları okuldan alan

doğum günlerinde ışıltılı gülücükler dağıtırmışsın etrafına
kremalı çikolatalı muzlu yaş pastalar
ince uzun gül kokulu mumlar
gözlerini kapatıp üflemeli dilek tutmalar

bense tarhana severdim daha çok
pişerse kara ocakta bir de ev ekmeği
pırpır yanan kuzinenin yanında iki büklüm
büyük adam olacaktım okuyunca
kırk mumluk kör gözüm ders çalışmalar

hani bir şairin dizelerindeki gibi
` sen ciğercinin kedisi ben sokak kedisi `

daha bir çok şey var anlatacak
ama sanırım bu kadarı yeter
sonra bunu okuyanlar bana kızarlar
mülk sahibi zenginler devlet erkanı beyler
ya da kara postallı vatansever askerler

son sözüm şu sana kuş yuvası
chatte tanıştık senle sevdim seni yine de
( yüreğinde sanırım hala sevda gibi kırıntılar var )
ve sanırım artık ben de milenyum çocuğu oldum
eskide kaldı herşey
gençliğim idealim yaşadığım acılar
ve geçmişte küflenen sararmış hatıralar

bir özlemim vardı son olarak
keşke don kişot olsaydım masallarda
yel değirmenlerine savaş açan
bir de sevgilim olsaydı keşke
adı dulcina

Kuş Yuvası 2

içimde kalmasın bari
aklıma gelmişken şunları da söylemeliyim sana
kaloriferli evlerde kıtır kıtır ekmek dilimleri kızarmaz kuş yuvası
poşetlenmiş az kalorili rejim eti-mekleri vardır sizin
sıcak sulu parlak musluklu gömme dolap mutfaklarınızda
( benimse elim yapışırdı tirşemiş iplerin ucundaki
delik kovaların buz tutmuş kenarlarına )

çoğu köyde elektrik yoktu
çamaşır ya da kurutma makinalarımız yoktu
şofbenimiz yoktu mesela
kalaylı kazanlarda kaynardı sevişmelerin utangaç temizliği
ve berrak değildi bizim derelerde akan hırçın suların rengi
tahta mandalların gerginliğine dizilirdi soluk çamaşırlarımız
sekiz candı kilim döşekti
beyaz kerpiç ve acı kireçti duvarlarımız

seninse ilkbaharların vardı
sevgililerin vardı dansların vardı
son model arabalı delikanlılar dönerdi etrafında
sonra eylül gelince okullar başlar
keyifle gülerdiniz kızlı erkekli kantinlerde
anı defterlerindeki koleksiyon ayrılmalara
( benimse ayağı kara lastik başı yazmalı
eli kınalı kızlar gezerdi ergenlik rüyalarımda )

daha ne diyeyim sana kuş yuvası
benim hiç akvaryumda yüzen kırmızı bir balığım olmadı
kedim köpeğim ya da oyuncak bir ayım olmadı mesela
( kapıda havlayan çoban köpeğini saymazsan eğer )
en evcil hayvanlar kuzuydu inekti eşekti benim için
o da bizim değil himmet ağanın ahırında

renkli televizyonu ise askerde gördüm
( sakın kimseye söyleme çizgi film seyrediyorum bu yaşta hala )

senin anlayacağın yazın yaylalarda yatardık biz
dumanlı gurbet trenleri geçerdi ta uzaklarda
düdükleri yüreğimin baş köşesine otururdu
ve akardı zaman silik suratlı insanlar gibi
usanmazdım çufçuflu kara ve dar pencerelere el sallamakla
bu yerlerde harap bir köprüye umut bağlamak gibi bir şeydir aşk
ya da içine akan bir gözyaşıdır gizli gizli
bitmez ki son duraklarda

sonra kararırdı sisli dağların ufuklarla öpüşen tepeleri
bulutlara dayadığım merdivenle çıkardım parlayan yıldızlara
hasretleri yağmurlardan koparırdım
ellerim bu yüzden yıldız kokar hala

ve şimdi artık kanadı kırık bir kelebeğim
ruhu militan ayağı demir

neyse bu sana yazdığım son şeylerdi
bir daha şiir yazmayacağım sana
ama unutma şunu kuş yuvası
bir buhran gibi kalacaksın
ruhumun en hassas vuslatında
bir uyku gibi yaşayacaksın
gönlümün en çentik koğuşunda
ve kanırtılmış bir yara gibi kanayacaksın devamlı acıtarak
hüzünlü bir akşamın batan güneşi gibi
her şiir yazdığımda

Halil Pazarlı

 

Halil Pazarlı şiirleri

 

Populer Şairler