Şairler | Şiirler

BEN LAF OLSUN DİYE SEVMEDİM Kİ SENİ...

BEN LAF OLSUN DİYE SEVMEDİM Kİ SENİ

Üniversite yıllarıydı
Hoyrat zamanlarıydı gençliğimin
Sis kokuyordu her yanım
Küçük bir bekar evim vardı
Beş parasızdım
Ama gençliğim en büyük hazinemdi
Evde boş zamanlarımda
Envai çeşit makarna sosu keşfetmiştim
Zeytinyağlı dolma dışında
Hemen hemen bütün yemekleri yapıyordum
Bulaşığımı, çamaşırımı kendim yıkıyor
Ütümü kendim yapıyordum
Jilet gibi ütülüyordum her şeyimi
Bekarlık zor zanaattı
Ama ben her şeye rağmen yılmıyordum
Onurlu mücadelem
Onca emek onca koşuşturma
Her şey haysiyetli ve şerefli
Bir gelecek içindi
Ve bu hayatın galibi olma uğruna
Uykusuz geçiyordu gecem gündüzüm
Ve itiraflarla doluydu
Hayatımın anlamsızlığı
Çocukken her şey çok kolaydı
Ama artık zor geliyordu bana hayat
Gece savurduğu zaman gündüzü
Ellerim kayardı yıldızlardan
Kısılırdı paslı sesim
Ürkerdim balkonumda ki kuşlardan
Ankara'ya yıldız yağardı yaz akşamların da
Ayrancı da aşka tutulurdum

Sığınırdım küçük bir meyhaneye
İşçilerin yorgun suratlarını görürdüm
Sessiz sedasız
Kaldırım da yürüyüşlerini
Tam on yıl olmuştu
Ayrı düşmüştüm sılamdan
Ömrümün damları akardı
Şöminemiz yoktu bizim
Biz tezek yakardık
Kimliksiz ölüler vardı
Ağıtlar vardı nehir kenarların da
Biz doğunca Fırat ?a atarlardı bizi
Belki bu yüzdendi bizim arsızlığımız
Bizim dağlarımız kekik kokardı
Tenimiz ter,hayvan kokardı
Ama öyle güzeldi ki kuzularımız
Ve sıcacıktı bizim yüreklerimiz
Tülbentten pekmez süzerdik
Dağda kenger kaynatırdık
Yağan yağmurlar merhemimiz di
Kanayan yaralarımızın
Vişne şurupları yapardık
Kola şişelerin de
Kibrit evleri
Metal tellerden yapma
Arabaları,topaçları,misketleri
Vardı çocuklarımızın
Hoyrat ellerimiz
Asi bir bedenimiz vardı bizim
Oluk oluk akardık gökkuşağından
Taşardık taş köprüler üstüne

Dedim ya ayrı düşmüştüm sılamdan
Yalnızdım
Gecenin kanayan karanlığına
Tek başına sarılmak
Vücudumun coğrafyasına ters düşüyordu
Utanıyordum yalnız olmaktan
Nereye baksam aynalar vardı
Ve ben yüzümü çok çabuk eskittim
Artık başka bir gülüş
Başka bir nefes arıyordu bedenim
Onu ilk kez telefon kulübesin de tanıdım
Sarı saçları omzuna akıyordu
Ve örtüyordu balık etli o tombul tenini
Ve o çocuk yüzlü
Baygın bakışları öldürüyordu beni
Benim vurdumduymaz havalarımı
Umarsızca vurmuştu yerden yere
Mor göğüs uçları hala hatrımda

Hoyrat gülüşleri vardı

Kanat çırpan nazlı bir kuş gibi salınıyordu

Kiraz sarısı tomurcuk yanakları vardı

Keskin iri kahverengi gözleri vardı

Sağır dilsizdi sanki

Hiç mi hiç konuşmazdı

Yaralıydı o da sonbahar gibi

Benim gibi

Yaprak dökmüştü gözleri

Hazandım

Vurgun yemiştim gözyaşlarıyla

İnadım inattı

Ekmeğimi bölüşmek için

Sevmiştim ben onu




Komik masallarımın tek görgü tanığıydı

Ve benim aşınmış yanlarımı

Örtüyordu usul usul

Doyamıyordum

Sanki rutubet vardı tenin de

Onu her gördüğüm de

Gözlerimden yaş akardı

Küçük bir kavanozu vardı

Saklardı için de bütün sırlarını

Sırf bu yüzden kıskanırdım gölgesini

Öykümüzü yarı bırakmamak için nişanlandık

Canım cicim yıllarıydı o yıllar

Dört sene geçmişti aradan

Ankara ayaklarımızın altın da

Biz ışıltıların da kaybolurduk gecelerin

Tiyatroların sinemaların hiçbir matinesini kaçırmazdık

Sakarya da rakı içerdik

O rakıyı hep sek içer sarhoş olurdu

Ben sırtımda taşırdım onu

Ertesi gün hiçbir şey hatırlamazdı

Bir de yalancı çıkarırdı beni

Lokallerde az mı şiir okudum ona sahne de

Evden kaçtığı geceler de sabaha kadar az mı seviştik

Nasıl da için titrerdi hatırlıyor musun?

Rahmine tohum düşürmedim mi söyle

Kirazların çiçek açmadı mı

Portakallar çürümedi mi bahçende

Fısıltılarım içine işlemedi mi

İçim dışıma taşarken salkım saçak

Diğer yarım üşüyerek beklemedi mi

Ufku bozkırlarda kaybolan


Kederli kamburum

Kan kaybım benim

Damarlarım çekiliyor

Arh+'li seni seviyorum'ları görmedin mi

Aynamızın üstünde

Fısıltılarımı duymuyor musun

Gözlerimi kanatıyorum

Beni hissetmiyor musun

Arsız yanlarıma sövgüler salınırken

Kepenklerini açmayacak mısın gözlerinin

Sana inandırmakla ve inandırmamakla

Geçen ömrümün sahipsiz

Kanayan aykırı yanları

Ve beynimi ve çiçeğimi ve ürkekliğimi

Bir kenara bırakıp

Beş parasız düşlerin yağmaladığı

Sonsuzluğa adım atıyorum

Ardından ayıp sözler söylüyorum

Bak işte gör bak

Noktalıyorum..........

Sanki biliyordu biliyordu her şeyi

Kapı ardındaki özlenen hasreti

Ben büyüttüm

Zamanları

Seri cinayetlerde ben yitirdim

Ve ben seni

Olur ya bir gece vakti

Bakarsın usulca usulca bırakır giderim

Umutsuz değilim biliyorsun

Çağla çiçeğim

Cırcır böceğim benim

Ağlıyorum ağladıkça çoğalıyor güller

Farkında mısın bir başka bahar

Yok artık

O otobüslerde ben yokum

O eski tren garında da yokum

Tıpkı bu dört duvar arasında ki

Senin yokluğun gibi

Cüzdanımda ki resimlerde yok artık

Karşılaşmakta yok sokak araların da

Bak nasılda sevinçli sokakta ki kediler

Nasıl da gülüyorlar şimdi

Çığlıkları tırmalıyor

Utanıyorum bakamıyorum kendime

Beni duymuyor musun

Boşluktayım

Açılmamış mektupları okuyorum

Nasılda sevmişim ben seni

Çilek kokuyorsun

Ama tamamlayamıyorsun ki sen beni

Ben kendi içime döküyorum sevgimi

Yaramı dağlamıyor mu sanıyorsun gözyaşları

İlmik boynum da

Her gün bin kez ölmüyor muyum

İçkiye vurmadım mı kendimi

Ağlamıyor mu şiirlerim

Günah defterimi kim dolduruyor sanıyorsun

Bunca mısralar,bunca dizeler

Bunca şarkıyı kim yazdı söyle

Söyle fırtınadan önce nasıldı hoyrat yüreğim

Elele tutuşanlar geçerken yanından

İçin sızlamadı mı söyle

Şimdi sabahlara kadar

Benimle kim sevişecek

Kim tutacak ellerimi

Telefonlarını kim bekleyecek

İçimde ki bu deli,deli hasret

Nasıl kaybolacak

Göz yaşlarımın tesellisi

Bu bir tutam sevgi

Ve içimde ki bu çoğul takıların simetrisi

Mıh gibi saplıyken yüreğime

Ben nasıl yaşarım söyle...

Ben laf olsun diye sevmedim ki seni

Utku Eser

 

Utku Eser şiirleri

 

Populer Şairler